Amerikan Kardiyoloji Derneği (ACC), perkütan koroner girişim (PKG) uygulanan atriyal fibrilasyonlu (AF) veya venöz tromboembolizmli (VTE) hastalarda antikoagülan ve antiplatelet tedavinin kullanımına ilişkin yeni bir uzman uzlaşı raporu yayınladı.
Dallas,Teksas’taki UT Southwestern Tıp merkezinden komite başkanı Dharam J. Kumbhani, PKG uygulanan hastaların yaklaşık %10-15’inde eşzamanlı AF veya VTE olduğu ve hem antikoagülan hem de antiplatelet tedaviye ihtiyaç duyulduğu tahmin edilmekte, yani bu durumun çok yaygın bir klinik senaryo olduğunu belirmektedir.
Bu belge ayrıca, aterosklerotik kardiyovasküler hastalığı (ASKVH) olan hastalarda PKG dışında antitrombotik kullanımı konusunda klinisyenlere rehberlik etmektedir.
Genel olarak, uzlaşı raporu tedavi kararı için birkaç algoritma da oluşturmuş ve belirli klinik senaryolara odaklanan dört bölüme ayrılmıştır:
1) Antikoagülan tedavi altında AF’si olan ve şimdi bir PKG ve antiplatelet tedavi ihtiyacı olan hastalar;
2) Antiplatelet tedavi altında olan ve oral antikoagülan gerektiren yeni başlayan AF’li hastalar;
3) Daha önce VTE öyküsü olup bir antikoagülan tedavi alan ve şimdi bir PKG ve antiplatelet tedaviye ihtiyaç duyulan hastalar; ve
4) ASKAH için antiplatelet tedavi altında olan ve antikoagülan gerektiren yeni VTE tanısı almış hasatalar
Kumbhani, yazarların bu tedaviler ile ilişkili artan kanama riski nedeniyle çoğu hasta için üçlü antitrombotik ve antikoagülan tedaviden uzaklaşmış olmalarının bazı klinisyenleri şaşırtabilecek bir durum olduğunu belirtmiştir.
En az iki klinik eczacıyı içeren yazarlar grubu,bir oral antikoagülana bir antitrombosit ajanın eklenmesinin kanama riskini %20’den %60’lara kadar artırdığını ve oral bir antikoagülana ikili antitrombosit tedavinin eklenmesinin ise bu riski 2 ila 3 kat daha artırdığını yazmışlardır.
Kumbhani, theheart.org / Medscape Kardiyoloji’ye verdiği demeçte, “Kural olarak, PKG’den sonra hem antikoagülan hem de antiplatelet tedaviye ihtiyaç duyan hastalar için aspirinin bırakılmasını ve bir antikoagülan ve bir P2Y12 inhibitöründen oluşan ikili tedavinin verilmesini öneriyoruz,” demiştir.
Yazarlar, yüksek trombotik risk altındaki seçilmiş hastalarda üçlü tedavinin düşünülebileceğini, ancak bunun “mümkün olan en kısa süre”, örneğin PKG’den sonra 30 günden fazla olmaması gerektiğini vurgulamışlardır. Eğer aspirin kullanılıyorsa, günlük 100 mg’dan az olacak şekilde sınırlandırılması gerektiğini de belirtmişlerdir.
Kumbhani’ye göre bir diğer önemli öneri, bir antikoagülan ile kombine edildiğinde klopidogrelin (Plavix) çoğu hasta için önerilen antiplatelet ajan olduğudur. Kumbhani, “İkili bir antitrombotik stratejinin parçası olarak ticagrelor ve prasugrel için sınırlı veri vardır, bu nedenle varsayılan P2Y12 inhibitörlerinin gerçekten klopidogrel olması gerektiğini düşünüyorum” demiştir.
Ayrıca, PCI uygulanan AF’li hastalar için, warfarinden (Coumadin) direkt etkili oral antikoagülanlara (DOAK) geçişin önerildiğini belirterek “Antikoagülan ilaçları klopidogrel ile birlikte kullanacaksanız, kanama riskinin klopidogrele ek olarak bir DOAK ile warfarine kıyasla en düşük olduğu oldukça açıktır.” demiş, “Sentezlediğimiz bilgilere ve tedavi algoritmalarımıza erişimi kolaylaştıracak bir uygulama çıkıyor” diye de eklemiştir.
J Am Coll Cardiol. 2020; Aralık 18, 2020’de internet üzerinden yayınlanmıştır