Bir SGLT2 inhibitörü ile tedaviden fayda sağladığı kanıtlanmış insanların sayısının arttığı listeye diyabeti olsun veya olmasın kronik böbrek hastalığı olan hastaları da ekleyin.
DAPA-CKD çalışmasında, sodyum-glukoz kotransporter-2 (SGLT2) inhibitörü dapagliflozin (Farxiga, AstraZeneca), standart tedaviye eklendiği zaman plasebo ile karşılaştırıldığında ciddi derecede kötüleşen kronik böbrek hastalığı (KBH) insidansını, ortalama 2.4 yıllık süreden sonra bir birincil sonlanım olayını önlemek için tedavi edilmesi gereken hasta sayısı 19 ile, ortalama %39 oranında azaltmıştır.
Doktor Hiddo J.L Heerspink, çevirimiçi Avrupa Kardiyoloji Derneği (ESC) 2020 Kongresi’nde hem diyabeti olmayan kayıtlı hastaların üçte birinde hem de diyabetli hastaların üçte ikisinde yarar düzeyinin benzer olduğunu, diyabetli olmayan hastalar arasında birincil sonlanım noktasında da istatistiksel olarak anlamlı bir % 50 azalma görüldüğünü bildirmiştir.
Hollanda Groningen Üniversitesi Tıp Merkezi’nden Heerspink, düzenlediği basın toplantısında, diyabet durumuna bakılmaksızın, dapagliflozin’in diyalize başlama süresini geciktirdiğini ve ölüm oranlarını azalttığını tespit ettik” demiş ve DAPA-CKD çalışmasıında dapagliflozin’in kronik böbrek hastalığı olan hastalar için uzun zamandır beklenen yeni bir tedavi seçeneği olarak potansiyelini gösterdiğini belirtmiştir.
Yeni Dönem
Philadelphia, Pennsylvania’daki Einstein Tıp Merkezi’nde nefrolog ve kardiyorenal sendrom uzmanı olan Janani Rangaswami de, bu bulguların kronik böbrek hastalığı yönetiminde tamamen yeni bir çağın habercisi olduğunu ve bu hasta grubu için iyi bir haber olduğunu belirtmiştir.
Kendisi röportajında, sonuçların dapagliflozin’in kronik böbrek hastalığı için anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörlerinin ve anjiyotensin reseptör blokerlerinin kullanılmaya başlamasının ardından yirmi yıl içerisindeki ilk “oyun değiştirici” ilaç olduğunu gösterdiğini söylemiştir.
Ek olarak bulguların birkaç farklı SGLT2 inhibitörü ile anlamlı olarak böbrek korumasını belgeleyen diğer birkaç çalışmadan elde edilen sonuçlarla tutarlılığı göz önüne alındığında, bu tek çalışmadan gelen sonuçlar da ikna edici bir şekilde dapagliflozin’i, çalışmaya dahil edilen hasta tiplerinde kullanılabilecek bir standart tedavi ajanı olarak ortaya koymaktadır.
Birçok Gerçek Dünya Hastasının Temsili
DAPA-CKD çalışmasına, idrar albümin-kreatinin oranı en az 200 mg/g düzeyinde albuminürisi ve tahmini glomerüler filtrasyon hızı (eGFR) 1,73 m2 başına 25 ila 75 mL/dk (%90’nın eGFR’si <60 mL/dakika) olan ve % 97’si bir renin-anjiyotensin sistemi bloke edici ilaç ile tedavi gören 4304 hasta dahil edilmiştir.
Çalışmadaki kombine birincil son nokta, eGFR’de başlangıçtan sonra en az %50 oranında düşüş, son aşama böbrek yetersizliğine ilerleme veya böbrek veya kardiyovasküler ölüm idi; bu bileşik sonlanımdaki gruplar arası fark esas olarak hem korunmuş eGFR hem de son evre böbrek hastalığının önlenmesinden kaynaklanmaktaydı.
Rangaswami, bu grubun hem uygun bir hedef popülasyonu hem de anlamlı son noktaları temsil ettiğini söylemiştir. Ayrıca yüzbinlerce diyabetik olmayan kronik böbrek hastalıklı ABD hastasını kapsayabilecek gerçek dünya pratiğinde gördüğümüz çok iyi temsili bir çalışma grubu olarak değerlendirdiğini de eklemiştir.
Diğer bir kayda değer bulgu, çalışmaya dahil edilen hastaların %14’ünün başlangıçta 25 ila 29 mL/dk/1.73 m2 eGFR’ye sahip olarak 4. evre KBH olarak belirlenmiş olması ve medyan başlangıç eGFR’nin 43 mL/dk/1.73 m2 olmasıydı; bununla birlikte, dapagliflozin tedavisi bu hastalarda da daha yüksek düzeyde korunmuş böbrek aktivitesi olan dahil edilmiş hastalarda olduğu kadar güvenli ve etkiliydi.
Rangaswami, bu deneyimin klinisyenlere, böbrek fonksiyonu büyük ölçüde baskılanmış hastalarda dapagliflozin ve SGLT2 inhibitörü sınıfındaki diğer ilaçların kullanımı konusunda daha fazla güven vermesi gerektiğini söylemiştir. Ve şöyle eklemiştir; “Şimdi dapagliflozin tedavisinden hala fayda görebilecek daha ileri böbrek hastalığı olan hastaların tedavisi konusunda daha proaktif olmamız gerekiyor. Ne kadar erken müdahale ederseniz, ilerlemeyi yavaşlatmak için o kadar iyidir, ancak yeni bulgular daha düşük eGFR’li hastaları tedavi ederken bile fayda göstermektedir. Hala diyalizi önlemek veya geciktirmek için umut var.”
Kalp-Böbrek İlişkisi
Dapagliflozin tedavisi ayrıca tüm nedenlere bağlı mortaliteyi istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde göreceli olarak %31 oranında düşürmüştür ve başka bir ikincil son nokta analizi, kardiyovasküler ölüm veya kalp yetmezliği hastaneye yatış oranında istatistiksel olarak anlamlı %29 nispi azalma göstermiştir. Bu fayda, SGLT2 inhibitörleri ile ilgili önceki birkaç çalışmada tutarlı bir şekilde görülmüştür ancak burada muhtemelen beklenmedik olarak karşımıza çıkmaktadır çünkü kayıtlı hastalarda kalp yetmezliği veya başka herhangi bir kardiyovasküler hastalık öyküsü için seçim yapılmamıştır.
Ancak Rangaswami, “kronik böbrek hastalığı, genel olarak kardiyovasküler hastalık ve özellikle kalp yetmezliği için bağımsız bir risk faktörü olduğu için ” bu bulgu şaşırtıcı olmamalıdır şeklinde görüş bildirmiştir.
Son olarak Dr. Rangaswami , “Kalp ve böbrek hastalıkları büyük bir yelpazedir” ve glisemik kontrollerine bakılmaksızın, ejeksiyon fraksiyonu azalmış kalp yetmezliği veya KBH olan hastalar arasında SGLT2 inhibitörlerinin etkinliğini kanıtlamış olan birkaç çalışmanın getirdiği deneyimler, bu ilaç sınıfının hastalara bu yelpazenin genişliğinde ne kadar fayda sağlayabileceğini göstermektedir.” demiştir.
Kaynak:
Avrupa Kardiyoloji Derneği (ESC) Kongresi 2020. 30 Ağustos 2020’de sunulmuştur